Yunan Mitolojisinde, Girit’e ait efsaneler arasında bir tanesi şöyledir :
Kral Minos, kutsal bir soydan gelmektedir, bizzat tanrıların kralı Zeus tarafından taçlandırılmıştır. Zeus, Fenike’de Fenike kralı Agenor (veya Foiniks) ‘in kızı Europa ile karşılaşır. Deniz kıyısında arkadaşlarıyla birlikte çiçek toplamakta olan kıza aşık olur Zeus. Ona yaklaşmak için kendisini genç, güzel, sevimli bir boğaya dönüştürür. Hiçbir şeyden şüphelenmeyen prenses, boğanın üstüne oturur, boğa derhal denize dalar ve onu Girit’e getirir. Europa, Zeusla beraberliğinden ona üç oğlan verir. Minos, Rhadamanthys ve Sarpedon. Sonuçta, Europa, Girit kralı Asterios ile evlenir ve onun ölümünden sonra oğulları Minos, her dokuz yılda bir babası Zeus tarafından kendisine verilen talimatlara göre, Girit tahtını yönetir.
Minos, Helios (Güneşi her gün yürüten Tanrı) ile Peri Crete (Girit) nin kızları Pasiphae ile evlenir, dört erkek ve dört kız çocukları olur. Hepsi, birçok dramatik olayların geçtiği Knossos saraylarında yaşarlar. Bir keresinde Minos, Poseidon’a bir kurban sunmayı ister ve Tanrıdan kendisine uygun bir kurbanlık vermesini ister. Poseidon ona denizden çok güzel bir beyaz boğa gönderir. Fakat Minos boğayı kendine alıkoyar ve yerine bir başka kurban keser. Böylece Tanrının gazabı üstüne çöker ve Tanrı, onu cezalandırmak için, kraliçede boğayla sevişme arzusu yaratır.
O günlerde, Minos’un sarayında çok zeki bir mühendis yaşamaktadır. Daidalos, bir inek maketi yapar ve kraliçeyi onun içine saklar, Kraliçe böylece boğayla sevişme arzusunu tatmin eder. Bu birleşmeden, insan vücutlu, boğa başlı bir canavar doğar. Bu canavar, Minatour, Daidalos’un onun için inşa ettiği karmaşık bir yapı olan, ünlü Labirentte yaşar.
Efsane, Minos’un oğlu Androgeos’un yarışmalara katılmak için Atina’ya yolculuğuyla devam eder. Yarışmalarda tüm ödülleri kazandığı için, kıskançlık yüzünden öldürülünce, Minos, Atina üzerine bir sefer düzenler ve etrafındaki şehirleri zapt eder, böylece Atina kralı Aegeus’u (Ege) her dokuz yılda bir yedi oğlan yedi kızı, Labirentte yaşayan Minotaur’a kurban olarak göndermeye zorlar.
Bu kez efsane, Atina kralı Aegeus’un oğlu Theseus’un Minotaur’a gönderilen gençlerin arasına katılarak, Minotaur’u öldürmek ve Atinalı gençleri kurtarmak için Girit’e gitmesiyle devam eder. Knossos sarayına varınca, Minos’un kızı Ariadne, genç prense aşık olur. Prenses, Daidalos’tan sevgilisini kurtarmak için kendisine yardım etmesini ister. Daidalos, Ariadne’ye Labirente giriş çıkış yolunu gösterir, o da Theseus’a bir ucunu girişe bağladığı, ünlü iplik yumağını verir.
Böylece Minotaur’u öldüren Theseus, Ariadne ve diğer Atinalı gençleri alarak Atina’ya doğru yola çıkar. Yolları üzerinde Naxos adasına uğrarlar ve sahilde uyuyakalan Ariadne’yi orada unutup yola devam ederler. Aslında, babası Atina kralı Aegeus’a da Minotaur’u öldürüp geri dönerse, kırmızı bayrak çekeceğini yoksa, gemilerin siyah bayrak çekeceğini söylemiştir. Bu sözünü de unutur, limanda bekleyen kral siyah bayrağı görünce kendini denize atar, boğulup ölür. Bundan böyle o denizin adı kralın adıyla anılır ve Ege denizi olur. Öte yandan, Poseidon adada Ariadneyi bulur, ona aşık olur ve onunla evlenir.
Girit’te ise, Knossos sarayında, kızını kaybeden kral Minos, Daidalos’tan bunun intikamını almak ister. Daidalos kendisi ve oğlu Ikaros için birer çift kanat yapar, bunlarla uçarak saraydan kaçarlar. Ikaros babasının çok yükselmemesi öğüdünü dinlemez, Güneşe doğru yükseldikçe kanatın tüylerini yapıştıran balmumu erimeye başlar, kanatlarını kaybeden Ikaros denize düşer boğulur. Düştüğü denizin adı da Ikaria denizi olur. (Kuşadası’nın karşısında Samos – Sisam adasının batısındaki deniz.)
Bu klasik mitolojiye dayanan efsanedeki Knossos sarayının kalıntıları ilk kez 19.yy başlarında bulundu. Bir efsane gerçek oldu. Gerçek kişilerin yaşadığı ve antik çağın sayılı uygarlıklarından birini anlatan bu mitolojik öykü gün yüzüne çıkarıldı. Ancak, Yunanistan EU (Avrupa Birliği) ne katıldıktan sonra, oradan alınan akıl almaz fonlarla – milyarlarca Eurodan rahatlıkla söz edebiliriz – Knossos yeniden inşa edildi. Burada verilen emeğin de asla göz ardı edilmemesi gerekir.
Bu gün, Girit adasının Heraklion kentinin 5 km Güney Batısında, Knossos, turisleri ağırlıyor ve antik dünyanın ihtişamını yeniden yaşatıyor.