Translate

Bu Blogda Ara

“ Giritli olmak; bir ruh hâlidir.”


Mandubala(1) ile başlayan görüntülerle Bodrum’dayız. Giritli büyük bir ailenin evindeyiz… Bir kısım eş, dost, ahbap. Madinadesler(2) havada uçuşuyor. Dimotikaları(3) biri bırakıyor, biri alıyor. Gidilip içeriden eski fotoğraf albümleri getiriliyor.
“Dedem şöyle derdi…Babam böyle yapardı...” cümleleri…

Bodrum’a yerleşenlerin bir kısmı 1850’lerden sonra çeşitli baskılar sonucu, bir kısmı da Lozan ile Ada’dan ayrılmak zorunda kalan bu halk, bir çok mübadilin yaşadıklarıyla aynı kaderi paylaşmış. Mübadeleden önce gelenlerin bir kısmı önce Kos’a, daha sonraları Bodrum’a göçenler.

http://www.lozanmubadilleri.com/haberdetay.asp?ID=2351

Yaşananlar, zorluklar hep aynı. Yerli halk ile girilen kendini kabul ettirme mücadelesi, ekonomik mücadeleler, hasrete daîr sıkıntılı günler. Çoğu “evlerine” geri dönme umudunu epey bir süre içinde yaşatmış. Ta ki geri dönülmez bir yaşamın başladığı idrâkine varılana kadar.

Mahalle kahvehanesinden görüntülerle devam ediyoruz. Kahvedekiler anlatıyor; mübadelede Bodrum’dan Girit’e gidenlerin zaman zaman Bodrum’a geldiği ve tıpkı bizler gibi hasret dolu “Bu ev bizimdi, dedemin/amcamın şurada dükkanı vardı. “ sözlerine istinaden gözler yine uzaklara dalıyor.

Anılar, anılar. Arada yine madinadesler. Sonra lâkaplar. Her ailenin kendi yapısına uygun lâkaplar.

Sonra Bodrum’daki 2 erkek mübadil çocuğu kalkıp Girit’e doğru yola çıkıyor. “Anlatılmaz, yaşanır” hissiyatıyla ata topraklarına ayak basılıyor. Gözyaşlarıyla “şükür kavuşturana” nidâları. Vefat eden büyüklere gönderilen “Fatîha”lar…

Girit’te bir kahvehane… Giritli Türkler, karşı masaya kendilerini tanıtıp başlıyorlar madinadeslerle iletişime. Karşı masadan Giritli Rumlar “Aynı biz…” diyorlar. Giritli Türkleri kendi masalarına davet ediyorlar. Bodrum’daki gibi bir atmosfer. Herkes bir anda sanki kırk yıllık ahbap. Bodrum’dan Girit’e gittiklerinde yaşadıkları benzerlikler anlatılıyor. Duygular paylaşılıyor.

Hasretin şu an hayatta olan kuşaklara kadar yansımaları hep bildik, hep tanıdık. “Bu acılar bir daha yaşanmasın” temennileri. Hep aynı dilden çıkıyor gibi. Çok âşina. Bu güzel kültürün gelecek nesillere aktarılmasının telaşı. Aynı bizim hissettiklerimiz gibi.

Velhasıl, hikâye aynı hikâye… Herkes aynı, her yer aynı.
Ama her kelime yine insanın boğazına düğüm atıyor. Bir asıra dayanmış bir düğüm bu. Anılar tazelendikçe, benzer yaşantılara şahit olundukça hissedilen bir garip hâl.

Ve son cümlelerden biri;
“ Giritli olmak; bir ruh hâlidir.”